3 Eylül 2017 Pazar

Kolloidal gumus nedir




20 yüzyıla geçerken bilim adamları vücuttaki en önemli sıvıların kolloidal olduğunu keşfetmişti. Bir maddenin kendisi için çözücü olmayan bir ortamda 10 üzeri -5 ve 10 üzeri -7 cm boyutlarında dağılmasıyla oluşan çözeltiye kolloidal çözelti denir.

Vücudumuzda bulunan en önemli sıvılardan biri olan, hücrelere besin ve oksijen taşıyan kan, kollidal yapıdadır. Vücuttataki sıvıların çoğu kristalize yapıda değil kolloidal yapıda olduğundan, kolloidal maddeler vücut tarafından daha kolay absorbe edilir. Bu yüzden kolloidal gümüş mikroplara karşı en etkin antibiyotiktir.


1938 lere kadar kolloidal gümüş doktorlar tarafından bir antibiyotik olarak kullanılıyor ve yüksek teknoloji olarak görülüyordu.

Fakat üretim metodları yüksek maliyetliydi. İlaç endüstrisi üretimi daha kolay ve daha kazançlı sentetik ilaçlar üzerine eğilince kolloidal gümüş unutuldu.

Amerikan Besin ve İlaç İdaresi (FDA) kolloidal gümüşü 1938 öncesi bir ilaç olarak tanımlamaktadır.

Kolloidal gümüşün bir virüsün, bakterinin, mantarın yakınında bulunması, bu mikro organizmaların oksijen metabolizma enziminin çalışmasını engelliyor. Mikro organizmaların oksijen metabolizmalarını, bizim ciğerlerimize benzetirsek bir manada gümüş iyonları bu mikro organizmaların ciğerlerini çalışmaz hale getiriyor. Canlı bir hücreden daha küçük olan nano gümüş’le temas eden, bakteri, virüs veya mantar hücrelerinin metabolizması bozulmakta ve elektrolit dengesi yok olmakta ve enzimleri etkisiz hale gelerek ölmektedir.

Bir kaç dakika içinde hastalığa neden olan mikro organizma, boğuluyor ve ölüyor. Vücuttan bağışıklık sistemi vasıtasıyla atılıyor. Gümüş tanecikleri, insan vücudundaki membran nedeni ile hiçbir hücre ile reaksiyona girmemekte ve zarar vermemektedir. Dolayısı ile kolloidal gümüş’ün insan sağlığına, evcil hayvanlara, bitkilere, diğer bir deyişle çok hücreli canlılara zarar vermediği kabul edilmektedir. İşlev esnasında, kolloidal gümüş herhangi bir şekilde kimyasal reaksiyona girmediği için, şekli bozulmamakta ve işlevindeki süreklilik devam etmekte, bu nedenle sisteme sürekli gümüş ilavesi gerekmemektedir. Zaman içerisinde, virüs ve bakteriler savunma mekanizmalarını geliştirmekte, antibiyotikleri etkisiniz kılmaktadır. Ancak, kolloidal gümüş, virüs ve bakterilerin metabolizmalarını bozduğundan, herhangi bir savunma ve bağışıklık sistemi geliştirme imkanları bulunmamaktadır.

Gümüş’ün nano boyuta indirgenmesi onun, bakteri, virüs, mantarlar üzerindeki yok etme ve uzun süre koruma aktivasyonunu inanılmaz derecede arttırmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder